KASTEN ÖLDÜRME SUÇU (5)

                    Yaşam, doğumla başlayıp ölümle sona eren, canlılık işlevinin sürdüğü evredir. Hukuk düzeni, yaşamın başlangıcına olduğu kadar sona ermesine de önemli sonuçlar bağlamıştır. Örneğin kişilik doğumla kazanılır ve ölümle yitirilir.

Ceza hukukunda kişilerin yaşam varlıklarını ortadan kaldırmaya yönelik eylemler suç olarak düzenlenmiştir. Türk Ceza Yasası’nda “Yaşama Karşı Suçlar”, “Kişilere Karşı Suçlar” kısmının birinci bölümünde düzenlenmiştir. Yaşama karşı suçlar üç suç tipinden oluşmaktadır:

Kasten öldürme

İntihara yönlendirme

Taksirle öldürme



          KASTEN ÖLDÜRME SUÇU

 Genel Olarak

Kasten öldürme; insan yaşamına, başka insan ya da insanlarca, istenerek ve hukuka aykırı olarak son verilmesidir. Başka bir deyişle, insamn canlılık işlevine istenerek ve hukuka aykırı olarak son verilmesidir.

765 sayılı eski Yasa’da bu suça, "kasten adam öldürme" adı verilirken, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nda, “kasten öldürme" adı verilmiştir. Zira "adam” sözcüğü günlük yaşamda yalnızca erkeği ifade etmektedir.

Kasten öldürme suçunun hukuksal konusunu, yaşam hakkı oluşturur. Ceza hukuku tarafından korunan ve bireye ait bulunan kişisel-fızikî veya maddî varlıkların başında yaşam gelir. Yaşam, insan kişiliğinin oluşması ve gelişmesinin ilk ve her türlü insani faaliyetin ön koşuludur. Yaşam, bireysel varlıklar hiyerarşisi içinde en üstün olanıdır ve ceza yasası hepsinden önce bu varhğı korumak zorundadır. Zira yaşam hakkı ihlal edilen kimsenin, diğer temel haklarını kullanabilmesi üilen mümkün değildir. Yaşam hakkı kişisel olduğu kadar, toplumsal bir değerdir. Birey toplumun temel yapı taşıdır. Devlet denilen kurumsallaşmış siyasal iktidann kendisini oluşturan insan topluluğundan ayrı düşünülmesi mümkün değildir.

Kasten öldürme suçlan, özgü suç niteliğinde değildir. Herkes bu suçun faili olabilir. Başka bir deyişle, bütün insanlar bu suçun faili olabilir. Hayvanlar ve bitkiler gibi öteki canlılar bu suçun faili (ya da mağduru) olamaz. Bir hayvanın saldırısı sonucu ölümlerde; eğer, hayvan sahibi tarafından ya da başka bir insan tarafından bu saldırıya yöneltilmişse, suçun faili, hayvanın sahibi ya da hayvanı saldırıya yönelten kişidir.

İnsan yaşamı, genel kabul gören görüşe göre beyin ölümüyle birlikte sona erer. Beyin ölümü, beyin işlevlerinin geri dönüşsüz kaybıdır. Beyin ölümü, bitkisel hayattan farklıdır. Zira bitkisel hayatta, beyin bütünüyle işlevine son vermez; kökü çalışır durumdadır ve kişi henüz ölmemiştir. Beyin ölümü gerçekleştikten sonra, solunum veya dolaşım sistemleri işlevini sürdürse bile, hekimin kişiyi başka yollarla yaşatma yükümlülüğü yoktur. Bu nedenle, tıbbi destek ünitelerinin çekilmesi kasten öldürme suçunu oluşturmaz.

Türk Ceza Yasası’na göre intihar suç olarak tanımlanmamıştır. Ancak başkalarını intihara yönlendirmek suçtur (TCY m. 84)

Öldürülmek istenen kişi daha önce ölmüş ise hareketin maddi konusunun bulunmaması nedeniyle işlenemez suç söz konusu olur. Örneğin daha önce beyin kanamasından ölmüş olan bir kişiye, bayıldığı sanılarak ateş edilmesinde olduğu gibi.

Maddi konunun varlığından söz edilebilmesi için kişinin “canlı” olması yeterlidir; aynca “yaşam yeteneği”ne sahip olması aranmaz. İnsan öldürme suçunun varlığı yönünden öldürülenin cinsiyeti, yaşı, eğitim durumu, kilosu, boyu, sağlık durumu, milliyeti, ırkı gibi hususlar önem taşımaz.

Kasten insan öldürme suçu, serbest hareketli bir suçtur. Suçun hareket öğesini, insan yaşamını yok etmeye yönelik herhangi bir davranış oluşturmaktadır. 

Ölüm sonucunu doğuran hareket tek seferde yapılabileceği gibi, Parça parça da yapılabilir. Örneğin öldürücü zehrin her gün belli dozda mağdurun çayına katılmasında olduğu gibi.


Mağdurun ölmesi bu suçun sonucudur. Bir insanın canlılık işlevine son Verildiği zaman sonuç gerçekleşmiş sayılır. Insan öldürme suçlarının oluşa bilmesi için insanın canlılık işlevine son vermeye elverişli herhangi icrai veya ihmali hareketin somut olayda, bir insanın ölümüne neden olması gerekir. Mağdur, yalnızca yaralanmışsa ya da yara almadan kurtulmuşsa, insan öldürme suçu oluşmaz. Duruma (failin kastına) göre, kasten öldürme suçuna teşebbüs veya kasten yaralama suçlarından biri oluşabilir.

Ölüm, failin eyleminden önce mevcut olup da failce bilinmeyen nedenlerin birleşmesi veya failin iradesi dışında ve umulmayan nedenlerin eklenmesi yüzünden ortaya çıkrmş ise buna ortak nedenli (= müşterek sebepli) insan öldürme denir. Örneğin (A), elindeki sopa ile kalp hastası olduğunu bilmediği (B)’nin başına öldünnek kastıyla vurmuş ve bu darbenin oluşturduğu stres ve eforun etkisiyle (B)’de var olan kalp hastalığı akut hale geçmiş ve darbenin de eklenmesiyle (B) ölmüşse bu durumda ortak nedenli insan öldürme vardır. Ortak (müşterek) nedenli insan öldürmeden söz edebilmek için failde öldürme kastı olmakla birlikte, ölümün doğrudan doğruya failin hareketinden değil, bu hareketlerle birleşen ve fail dışında gerçekleşen nedenlerden kaynaklanması gerekir.

“Kasten öldürme suçu” ile “intihara yönlendirme suçu” arasında ince bir fark vardır. İşlediği eylemin anlam ve sonuçlannı algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle, cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara zorla anlar, kasten Öldürme suçundan sorumlu tutulurlar, (TCY m. 84 / 4). Başka bir deyişle, bu gibi durumlarda intihara yönlendimie suçu oluşmaz. Bu iki durumda da kasten öldürme suçu, mağdurun kendisinin araç olarak kullanılması suretiyle, yani dolaylı faillik biçiminde işlenmektedir. Buna da dikkat etmek gerekmektedir.

          Suçun nitelikli unsurları

765 sayılı eski Yasa’da yer alan ve cezanın artırılmasını gerektiren bazı nitelikli unsurlara (ağırlaştırıcı nedenlere), 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nda yer verilmemiştir:

Buna göre, suçun;

Zehirlemek suretiyle işlenmesi, birden fazla kimseye karşı işlenmesi,babalık, analık, evlatlık, üvey ana, üvey baba, üvey evlat, kayınbaba, kaynana, damat ve gelinler hakkında işlenmesi

cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli unsur olmaktan çıkarılmıştır. 

765 sayılı eski Yasa’da düzenlenen bazı nitelikli unsurlar, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nda farklı olarak düzenlenmiştir.

CEZANIN ARTIRILMASINI GEREKTİREN NİTELİKLİ UNSURLAR 

Suçun tasarlayarak işlenilmesi (TCY m. 82/1-a)

Türk Ceza Yaıası'nda tasarlama kavramı tanımlanmamıştır. Öğretiye göre, tasarlama suçun önceden ana hatlarıyla planlanmaııdır (plan kuma kuramı). Yargıtay’a göre, tasarlama suç işleme kararıyla. suçu işleme zamanı arasında belli bir zaman dilimi geçmesine karşın failde azalmayan soğukkanlı suç işleme iradesidir.

Suçun canavarca hide veya eziyet çektirerek işlenmesi (TCY m. 82/ H))

” Sanıkların kısaca; ”kötülüğe gerçekten inananların kötülük görmeyeceği ve efendilerinin şeytan olduğu” yolundaki inançları gereği şeytana taptıkları, Şeytan’ın kediyi çok sevmesi nedeniyle onun için kedi kurban edilen ayinler düzenledikleri, kedi kanının kendi kanlarına karışmasının insana şeytani güç verdiği, insanın bu nedenle her türlü zorluk ve şanssızlığı yendiği yolundaki düşünce ve inançları nedeniyle ayinlerde kurban edilen kedinin kanını içip, etini pişirip yedikleri, ayin sırasında şeytana övgüde bulunup kendilerini kutsamasını istedikleri, satanistlerin simgelerinden olan ters haç şeklinde kolye taktıkları, siyah renkli giysiler giyindikleri, suç tarihinden bir gün önce de yeni bir satanik yapılanmayı başlatmak amacıyla görüşme yaptıkları, bu suretle satanik inanca mensup oldukları anlaşılmaktadır [CGK. 17.12.2002, E. 2002/1-294 K. 2002/425)

Insan öldürme eylemi, mağdurun nzası dışında, bir hukuka uygunluk nedenine dayanılarak yapılmışsa, kasten öldürme suçu oluşmaz. Örneğin, meşru savunma durumunda, kişi kendini veya bir üçüncü kişiyi korumak için öldürme eylemini gerçekleştirmişse suç oluşmaz.

Türk hukukunda, ötenazi bir hukuka uygunluk nedeni değildir. Zira mağdurun rızası, kasten insan öldürme suçunda hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaz. Bu nedenle ötenazi yapan kimse, kasten insan öldürme suçundan sorumlu olur.

Ötenazi sözcüğü Yunanca kökenlidir ve “iyi ölüm" anlamına gelir. En genel anlamıyla ötenazi, hekimin ölümcül durumda olan ve yoğun acı çekip ölümü isteyen hastasının yaşamını acısız bir şekilde sonlandırmasıdır. Ötenazi “aktif" ve “pasif” olmak üzere genellikle iki şekilde olur. Aktif ötenazide hastanın ölümüne yol açacak yöntemlerin doğrudan uygulanması söz konusudur. Örneğin öldürücü bir doz zehirin hastaya verilmesi gibi. Pasif ötenazide ise bir uygulama söz konusu olmadan hastayı hayatta tutan makinelerin kapatılması gibi. 

Örnek:

Evli olan fail ile mağdurun, birbirleriyle sık sık kavga ettikleri ve evliliklerinin huzursuz bir ortamda devam ettiği ancak aralarında öldürmeyi gerektirecek bir anlaşmazlığın bulunmadığı sabittir. Olay günü, başlayan sözlü tartışmanın büyüyerek kavgaya dönüşmesiyle sinirlenerek mutfağa giden fail, arkasından mağdurun üzerine geldiğini görünce eline aldığı 13 cm. namlu uzunluğu bulunan bıçağı maktulün sağ bacağının uyluk iç kısmına batacak şekilde sallamış, mağdurun yere düşmesi nedeniyle hiçbir fiili engel bulunmamasına rağmen hareketine devam etmemiş, aksine mağdurun yaralandığını görünce de onun kanamasını durdurmak için büyük bir çaba harcamış, kanın durmaması üzerine apartman boşluğuna çıkıp bağırarak yardım istemiş, bu çabası sonucu olay yerine gelen kişiler tarafından kanamanın durdurulması için müdahalede bulunulmuş, sonrasında da çağırılan ambulans ile maktul hastaneye kaldırılmıştır. Ancak ana arterin tamamen kesilmiş olması nedeniyle oluşan kan kaybından dolayı mağdur hastanede ölmüştür. Yargıtay bu şekilde gerçekleşen olayda failin kasanın, öldürmeye yönelik olmayıp yaralama olduğu sonucuna varmıştır.

İştirak konusunda faili belli olmayan insan öldürme suçları, özel bir önem taşır. Faili belli olmayan insan öldürme, birden fazla kimsenin öldün mek kastıyla harekete geçmesine karşın, öldürücü darbeyi kimin yaptığının saptanamamasıdır. Bu tür durumlarda, ölümün kimin eseri olduğu kesin olarak saptanamaz. Örneğin beş kişinin öldürmek kastıyla birer el ateş ettiği kimsenin tek kurşunla ölmesine ve diğer dört kurşunun isabet almamasına karşın, öldürücü kurşunun kimin silahından çıktığının belirlenememesi gibi.

FAİLLER ARASINDA İŞTİRAK İRADESİ (= BİRLİKTE SUÇ İŞLEME KARARI) VARSA VE SUÇUN İCRAİ HAREKETLERİ DE BİRLİKTE GERÇEKLEŞTİRİLMİŞ İSE ÖLDÜRÜCÜ DARBEYİ KİMİN VURDUĞU AÇIKÇA BELLİ OLSA BİLE, BÜTÜN FAİLLER ORTAKLAŞA (= MÜŞTEREK) FAİL OLARAK TAMAMLANMIŞ KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDAN DOLAYI SORUMLU OLUR. Zira failler arasında iştirak iradesi bulunduğu ve suçun yasal tanımında yer alan eylemi birlikte gerçekleştirdikleri için hepsi ortaklaşa (= müşterek) fail sayılır (TCY m. 37 / 1). Bütün ortaklaşa failler ortaya çıkan sonuçtan aynı şekilde sorumlur olur. Örneğin (A), (B), (C) ve (D), (E)’yi öldürmek konusunda aralarında anlaşmış ve hepsi aynı anda (E) ’ye tabancayla ateş etmiştir. Mermilerden yalnız (A) ’nın tabancasından çıkan mermi (E) ’ye isabet etmiş .ve (E) ölmüştür. Bu durumda (A), (B), (C) ve (D) ortaklaşa (= müşterek) fail olarak kasten insan öldürmeden sorumlu olur. Bu tür durumlarda ölüm sonucunun hangi failin davranışından kaynaklandığı saptanamamış olsa bile, yine bütün failler ortaklaşa (= müşterek) fail olarak tamamlanmış kasten öldürme suçundan dolayı sorumlu olur. Zira bütün faillerin ortaklaşa (= müşterek) fail olarak hareket ettiği, yani aralarındaki iştirak iradesi bulunduğu_olaylarda, öldürücü darbeyi kimin vurduğunun önemi yoktur. Bütün failler ölüm sonucunun gerçekleşmesini isteyip bu yönde çaba harcadığı için ortaya çıkan sonuçtan hepsi aynı şekilde sorumlu olur. Buna göre bütün ortaklaşa (= müşterek) failler tamamlanmış kasten öldürme suçundan dolayı sorumlu tutulurlar. Örneğin (A), (B), (C) ve (D), (E)’yi öldürmek konusunda aralarında anlaşmış ve hepsi aynı anda (E)’ye tabancayla ateş etmiş, ancak hangi failden çıktığı belli olmayan bir mermi (E)’ye isabet etmiş ve (E) ölmüşse (A), (B), (C) ve (D) ortaklaşa (= müşterek) fail olarak kasten insan öldürmeden sorumlu olur. Kasten öldürme suçu birden fazla kimse tarafından işlenmiş olmakla birlikte FAİLLER ARASINDA İŞTİRAK İRADESİ YOKSA, yani birleşmeleri rastlantısal (tesadüfi) ise sorumlulukları şüpheden sanık yararlanır kuralı uyarınca belirlenir. Zira iştirak iradesinin bulunmaması, herkesin bağımsız rolünün saptanmasını gerekli kılmaktadır. Bu durumda öldürücü darbe bir faile ait olduğu için aslında bir tamamlanmış kasten öldürme ve diğer failler yönünden de fail sayısınca kasten öldürmeye teşebbüs suçları oluşmuştur.

 

İHMALİ DAVRANIŞLA KASTEN ÖLDÜRME SUÇU


İhmali davranışla kasten Öldürme, kişinin hukuksal olarak yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı yapmaması nedeniyle ölüm sonucunun doğmasına neden olmasıdır (TCY m. 83 / 1).

Suçun hukuksal konusunu “yaşam hakkı” oluşturmaktadır. Bu konuda icrai davranışla kasten öldürme suçunda anlatılan esaslar geçerlidir.

İhmali davranışla işlenen kasten öldürme suçu, kasten işlenebilen bir suçtur. Bu suç olası kastla da işlenebilir. Failin saiki veya amacı önem taşımaz.

 (A), (B) ’yi denize attıktan (icrai davranış) sonra, cankurtaran (C), suda boğulan (B)’yi kurtarmamışsa (ihmali davranış), aralarında birlikte suç işleme kararı olmadığından iştirak söz konusu olmaz. Bu durumda (A), icrai davranışla kasten öldürme (TCY m. 81), (C) ise ihmali davranışla kasten öldürme (TCY m. 83) suçundan sorumlu olur.

' Konser alanına giren kişileri kontrol eden polis (P), solisti öldürmek isteyen (A)’nın üzerindeki silahı fark etmesine karşın,'onun konser alanına geçişine izin vermiş ve (A) içeride solisti öldürmüşse, ihmali davranışla bir başkasının eylemine iştirak söz konusudur. Bu durumda (A) icrai davranışla, (B) ise ihmali davranışla öldürme suçundan sorumlu olur. Ancak Yargıtay bu gibi durumlarda polisin eylemini görevi kötüye kullanma olarak kabul etmektedir.

İhmali davranışla işlenen kasten öldürme suçunda zincirleme suç hükümleri uygulanmaz (TCY m. 43 / 3).

İhmali davranışla işlenen kasten öldürme suçu suçunun soruşturma ve kovuşturması re’sen yapılır; şikâyet aranmaz.

Kasten öldürme suçunun ihmali davranışla işlenmesi durumunda, suçun icrai davranışla işlenmesine göre, temel cezada indirim yapılabilmesi konu. sunda mahkemeye takdir yetkisi tanınmıştır. Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaşmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, öteki durumlarda ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir. (Kaynak:Themıs Ceza Hukuku)