SOYBAĞININ REDDİ DAVASI 

SOYBAĞININ REDDİ DAVASI 

 

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas : 2013/18-354
Karar : 2013/1554
Tarih : 13.11.2013
SOYBAĞININ REDDİ DAVASI
( 4721 s. MK m. 291 )
Taraflar arasındaki "nüfus kaydı düzeltme" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sakarya 3.
Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın görevsizlik nedeni ile davanın reddine dair verilen 08.12.2011 gün
ve 2011/807 E., 2011/789 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay
18. Hukuk Dairesi'nin 18.06.2012 gün ve 2012/6082 E., 2012/7311 K. sayılı ilamıyla;


(...Dava dilekçesinde, Osman Ökten ve Havva Ökten'in nüfusuna onların çocuğu olarak kaydedilen davacı
Hatice Topal'ın kaydının iptali ile gerçek anne ve babası Hatice Ökten ile Rıfkı Ökten'in hanesine tesciline
karar verilmesi istenilmiştir. Dava, miras vesoy bağını ilgilendiren kayıt düzeltme davası olup asliye hukuk
mahkemesi görevlidir. İşin esasının incelenmesi gerekirken mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava
dilekçesinin reddinekarar verilmesi doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece
öncekikararda direnilmiştir.


TEMYİZ EDEN: Davacı vekili


HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadakikağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


Davacı vekili 20/09/2011 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; "...müvekkilinin doğduğu zaman amcası
Osman Ökten ve eşi Havva Ökten'den dünyaya gelmiş gibi kaydının yapıldığını, asıl ana-babasının Rıfkı
Ökten ile eşi Hatice Ökten olduğunu, kendi öz babası ve annesinin kaydına dönmek istediğini, bu
duruma halen kaydın üzerinde bulunduğu amcası Osman ve Havva Ökten ile öz babası Rıfkı ve annesi
Hatice Ökten ve kardeşlerinin de razı olduğunu, amcasının hanesinde yazılan müvekkilinin tahkikat
sonucunda kaydının tashih edilerek, öz babası ve annesi hanesine kaydı ile, amcası Osman ve eşi Havva
adına olan kaydın iptalini" talep ve dava etmiştir.


Davalı Rıfkı Ökten 01.11.01.2011 tarihli celsede beyanında; "kardeşi Osman'ın 1971 yılında yurtdışından
izine geldiğini, aynı sene dünyaya gelen davacıyı kardeşi Osman'a verdiğini, davacının 20 yaşına
gelmesinden sonra bu sorunun ortayaçıktığını, davacının Hatice'den doğduğunu" beyan etmiştir.
Davalı nüfus idaresi herhangi bir savunma yapmamıştır.
Davalılar Osman Ökten, Havva Ökten, Hatice Ökten, Orhan Ökten ve Emin Ökten adına çıkan tebligatlar
tebliğ edilmiş, davalılar savunma yapmamışlardır.


Mahkemece "nüfus kayıtlarındaki anne ve baba adında basit maddi yanlışlıklar bulunmadığı, davacının
babasının Rıfkı, annesinin ise Hatice Ökten olduğunun dosya kapsamından anlaşıldığı, ancak davacının
anne ve baba adının bu şahısların isimleri olarak düzeltilebilmesi için öncelikle Rıfkı ve Hatice ile davacı
arasında nesep bağının kurulmasının gerektiği, bu nesep bağı kurulduktan ve davacının bu şahısların

çocukları olduğu tespit edildikten sonra isim yanlışlığının düzeltilebileceği, TMK'nun 2.kitabı gereğince
nesep davalarına aile mahkemelerinde bakılması gerektiği, gerekçesi ile görev nedeniyle davanın reddine
karar verilmiş; davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle
bozulmuştur. Mahkeme, önceki gerekçeler ile direnmiştir. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz
edilmiştir.


Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dilekçesi dikkate alındığında davanın soybağı mı,
yoksa kayıt düzeltme davası mı olduğu, belirlenecek hukuki nitelendirmeye göre görevli mahkemenin
asliye hukuk mahkemesi mi, yoksaaile mahkemesi mi olduğu noktasındatoplanmaktadır.
Konunun anlaşılabilmesi için öncelikle kanuni düzenlemeler sonra kavramlar ve soybağı davaları ile nüfus
kayıt düzeltim davalarının farklıkları üzerine durulması gerekmektedir.


Türk Medeni Kanunu'nun soybağına ilişkin 282. maddesi düzenlemesi dikkate alındığında, soybağının
kurulmasında ya çocuk ile ana ve babası arasında kan bağının bulunmasını ya da evlat edinme ilişkisinin
kurulmasını arandığı görülmektedir. Bu açıdan Türk Medeni Kanunu düzenlemesi çerçevesinde, kan
bağına dayanan soybağı, yani çocukla biyolojik ana ve babası arasındaki soybağı ve evlat edinme ilişkisi
yoluylakurulan soybağı ayırımını yapmak mümkündür. (Dural/Öğüz/Gümüş, Türk Özel Hukuk, Cilt 3, Aile
Hukuku, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2008, s.242)


TMK m. 282 hükmü soybağının kurulmasına ilişkin genel esasları düzenlemiştir. Düzenleme uyarınca ana
ile çocuk arasındaki soybağının doğum ile kurulacağı ifade edilmiştir (m. 282/1). Maddenin ikinci
fıkrasında baba ileçocuk arasındaki soybağının babanın ana ileevlenmesi, babanın çocuğu tanıması veya
hakim hükmüyle kurulacağı düzenlenmiştir. Üçüncü fıkrada ise kan bağına dayanan soybağının yanında,
evlat edinme ilişkisi deevlatlık ileevlat edinen veyaevlat edinenler arasında soybağını kuran bir yol olarak
kabul edilmiştir.


TMK'nun 282. maddesinin birinci fıkrasına göre çocuk ile ana arasındaki soybağının kurulabilmesi için,
çocuğun, ana olduğu iddia edilen kadın tarafından doğurulduğunun tespit edilmesi yeterlidir. Çocuğu
doğuran kadının evli olup olmaması soybağının kurulması için önem taşımamaktadır.
Ana ile evliliğin; çocuk ile babası arasında soybağını kurabilmesi; hem evliliğin çocuğun doğumundan
önce gerçekleşmiş olması, hem de ana babanın çocuğun doğumundan sonra evlenmeleri halinde
mümkündür.


Evliliğin doğumdan önce gerçekleşmiş olması halinde; TMK'nun babalık karinesini düzenleyen 285.
maddesi gereğince evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde
doğan çocuğun babasının koca olduğu karine olarak kabul edilmiştir. Bu karine uyarınca, evlilik devam
ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuk ile o evlilikte koca
arasında soybağı kurulacaktır.


Babalık karinesinin çürütülmesi soybağının reddi ile mümkündür (TMK 286). Bu ise soybağının reddi
davası ile sağlanabilir (TMK 286). Bunun dışında çocuk ile baba arasında kurulan soybağının ortadan
kaldırılması imkanı bulunmamaktadır. Bir diğer deyişle Asliye Hukuk Mahkemesinde açılacak kayıt
düzeltme davası ile baba adının düzletilerek soybağının reddi imkanı bulunmamaktadır. Ancak burada
dikkateedilmesi gereken husus şudur; soybağının reddi davası, ancak babalık karinesinin kapsamında yer
alan, dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını sağlayan bir
davadır. Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın, kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen
çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için, böyle bir durumda çocuk ile koca
arasında soybağının bulunmadığının tespitineyönelik olarak açılacak dava, soybağının reddi davası değil,
yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır (MK m. 39).Örneğin kocanın eşi
dışında bir başka kadın tarafından doğrulan çocuğu, eşinden doğmuş gibi nüfus kütüğünekaydettirmesi
ya da evliliğin sona erınesinden üçyüz gün geçtikten sonra doğan çocuğun üçyüz günlük süre içinde
doğmuş gibi nüfusa kaydettirilmesi hallerinde durum böyledir.


Soybağının reddi davası, TMK 286. maddesine göre, ancak baba ve çocuk tarafından açılabilir. Baba ve
çocuğun dava hakları birbirinden bağımsız haklardır. Söz konusu maddeye göre kocanın açtığı
soybağının reddi davasında davalı ana ve çocuk iken, çocuğun açtığı soybağının reddi davasında, davalı
ana ve koca olmak zorundave davalılar zorunlu dava arkadaşıdırlar.


TMK m. 291/f. 1 hükmü, belirli şartlarla koca veçocuk dışındaki kişilere desoybağının reddi davası açma
hakkı tanımaktadır. Anılan hüküm çerçevesinde soybağının reddi davası açma hakkı tanınan kocanın
altsoyu, anası, babası ve çocuğun gerçek babası olduğunu iddia eden kişi, ancak, dava açma süresinin
geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü
kaybetmesi hallerinde dava açabileceklerdir. Dolayısıyla, koca dava açma süresi içinde dava açmamış ise,
sürenin sona ermesinden sonra kocanın ölümü, gaipliğine karar verilmesi veya sürekli olarak ayırt etme
gücünü kaybetmesi belirtilen kişilerin soybağının reddi davası açma hakkına sahip olmaları sonucunu
doğurmaz.( Dural/Öğüz/Gümüş, a.g.e.,s.256-257)


TMK 289. maddesine göre, koca, soybağının reddi davasını, doğumu ve baba olmadığını veya ananın
gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl
içinde açmak zorundadır. Maddenin 2. fıkrasına göre ise çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç
bir yıl içinde soybağının reddi davasını açmalıdır. Diğer ilgililer ise; TMK'nun 291. maddesine göre dava
açmasüresinin geçmesinden öncekocanın ölmesi veya gaipliğinekarar verilmesi ya dasürekli olarak ayırt
etme gücünü kaybetmesi hallerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi,
doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı
alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabileceği, ergin olmayan
çocuğa atanacak kayyımın ise atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl, her halde
doğumdan başlayarak beş yıl içindesoybağının reddi davasını açabileceği düzenlenmiştir.


Soybağının reddi davasının süresinde açılamadığı hallerde, gecikme hakimin kabul edeceği haklı bir
sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlayacaktır. Bu hal
TMK'nun 289/son maddesinde düzenlenmiş ise de bu süre uzamasının TMK 291. maddede düzenlenen
süre bakımından da geçerli olacağıkabuledilmelidir (Dural/Öğüz/Gümüş, a.g.e., s.260).
Soybağının reddi davalarında görevli mahkeme 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve
Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4. maddesi uyarıncaaile mahkemesidir.


Baba ile soybağının kurulmasını sağlayan ana ile evliliğin çocuğun doğumundan sonra yapılması halinde,
TMK 293. maddesi uyarınca evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını, evlenme sırasında veya
evlenmeden sonra, yerleşim yerlerindeki veya evlenmenin yapıldığı yerdeki nüfus memuruna bildirerek
baba ile soybağını kurmaları mümkündür. Bu halde TMK'nun 294. maddesine göre eşlerin yasal
mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet savcısı sonradan evlenme yoluyla soybağının kurulmasına itiraz
edebileceklerdir. Bu dava sonradan evlenme yolu ile çocukla baba arasında kurulan soybağının ortadan
kaldırılmasına yönelik bir itiraz davasıdır. Bu davada sadece kocanın baba olmadığı itirazı ileri
sürülebilecektir. Bunun dışındaki itirazların bu davada dinlenilmesi mümkün değildir ve bu tür iddialar
ancak nüfus düzeltim davasının konusunu oluşturabilecektir.


İtiraz davasını açabilecek kişiler, sınırlı sayı prensibi ile belirlenmiştir. TMK 294/1 maddesine göre ana ve
babanın yasal mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet savcısı, çocuğun ölmüş ya da ayırt etme gücünü sürekli
olarak kaybetmiş olması halindeçocuğun altsoyu itiraz hakkına sahiptir.

İtiraz davalarında dava açma süresi de hak düşürücü nitelikte bir süredir. TMK'nun 294/3. maddesi
uyarınca tanımanın iptaline ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla itiraz davalarında da uygulanacağını
öngörmüştür. Bu sebeple, bu tip davaların tabi olduğu süre TMK'nun 300. maddesi hükmünce kıyasen
tespit edilecektir. Söz konusu maddenin 2. fıkrasına göre, ana veya babanın yasal mirasçıları veya
Cumhuriyet savcısı tarafından açılan dava çocuğun sonradan soybağının kurulmasını sağlayan evliliğin
gerçekleştiğini vekocanın baba olmadığını öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her haldeevlenmenin
gerçekleştiği tarihten itibaren beş geçmeden açılmalıdır. 3. fıkraya göre ise çocuğun dava hakkı, ergin
olmasından başlayarak bir yıl içinde açılmalıdır.


Çocuk ergin ise, çocuğun dava hakkı da soybağının kurulmasını sağlayan evliliğin gerçekleştiğini ve
kocanın baba olmadığını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde evlenmenin gerçekleştiği
tarihten itibaren beş yıl geçmekle düşer (TMK m. 300/f.2 kıyasen). Çocuğun alt soyunun dava hakkı,
evlenmeyi, kocanın baba olmadığını ve çocuğun ölümü ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü
kaybettiğini öğrendikleri tarihten itibaren bir yıllık ve evlenmenin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıllık
hak düşürücü süreyetabidir. Davacının, süresi içinde davaaçamaması halinde, gecikmeyi haklıkılan sebep
varsa, sebebin ortadan kalkmasından itibaren bir ay içinde dava açılması mümkündür (MK m. 300/f.son
kıyasen)


Bu tip davalarda da görevli mahkeme, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama
Usullerine Dair Kanunun 4. Maddesi uyarınca aile mahkemesidir.


Baba ile çocuk arasında soybağı kurulmasının diğer bir yolu ise TMK 295 ve devamı maddelerinde
düzenlenen tanımadır. TMK'nun 295. maddesine göre tanıma; babanın, nüfus memuruna veya
mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmi senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla soybağının
kurulmasıdır. Kurulan bu soybağının açılacak iptal davası ile kaldırılması mümkündür. TMK 297
maddesinde tanıyanın iptal davası açma hakkı düzenlenmiştir. İlgili madde ile tanıyanın tanıma
beyanındaki iradesakatlıklarına dayanak açacağı iptal davası iletanımayı geçersiz hale getirmesine olanak
tanımıştır.


TMK m. 297/f.l hükmüne göre tanıyanın; yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle açacağı tanımanın
iptali istemli davayı anaya ve çocuğa karşı açılmalıdır ve ana ve çocuk arasında zorunlu dava arkadaşlığı
bulunmaktadır.


Tanımaya karşı dava açabilecek diğer hak sahipleri ise TMK 298. maddesinde düzenlenmiştir. TMK 298.
maddeye göreana, çocuk veçocuğun ölümü halindealtsoyu, Cumhuriyet savcısı, Hazineve diğer ilgililer
tanıyan, tanıyan ölmüş ise mirasçılarına karşı tanımanın iptalini dava edebilirler. Yine diğer davalarda
olduğu gibi bu tanımanın iptali davasında da hak düşürücü süre bulunmaktadır. TMK 300 maddesinde
göre tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten
başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşecek, ilgililerin dava hakkı,
davacının tanımayı vetanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her
halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşeceği, çocuğun dava hakkı ise ergin olmasından
başlayarak bir yıl geçmekle, bu süreler geçtiği halde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan
kalkmasından başlayarak biray içinde dava açılabilecektir.


Çocuk ile babaarasındasoybağıkurulmasını sağlayan son yol ise babalık hükmüdür. Bahsekonu davanın
çocuk ile baba arasında soybağının kurulabilmesi için çocuğun bir başka erkek ile soybağının
bulunmaması gereklidir. Çocuğun herhangi bir yolla bir başka erkek ile soybağı kurulmuş ise bu soybağı
ortadan kaldırılmadıkça babalık davası açılamaz. TMK 301. maddesine göre çocuk ile baba arasındaki
soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk, babaya; baba ölmüşse mirasçılarına karşı açacakları
babalık davası ileisteyebilirler. Babalık davası, çocuğun doğumundan önceveyasonraaçılabilecek, ananın
dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle, çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi
varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihteişlemeye başlayacaktır. Bir yıllık süre geçtikten sonra
gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava
açılabilecektir.


Yukarıda görüldüğü üzere soybağı davaları TMK'da sayma usulü ile belirlenmiştir. Bu davalar dışında
soybağı davası açabilmek imkanı bulunmamaktadır.


Ayrıca 4721 sayılı TMK'nun 284. maddesine göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu kurallarının uygulanması
asıl olmakla birlikte, soybağına ilişkin davalarda hakimin maddi olguyu resen araştırması, kanıtları
serbestçetakdiretmesi veayrıca aynı maddenin 2 fıkrasına göresoybağının belirlenmesindezorunlu olan
hallerdesağlıkları yönünden tehlikeyaratmayan araştırmaveincelemeleretarafların ve üçüncü kişilerin rıza
göstermeleri gereklidir.


4721 sayılı Türk Medeni Kanunu düzenlenmesi dikkate alındığında, soybağı davalarının ilelebet
açılabilmesini kabuletmemiş, belirli bir süre geçtikten sonra soybağı ileitirazları bir daha açılmamak üzere
kapatılmasını yeğlemiştir. Onun için bu tür davalara hak düşürücü süreler getirilmiştir (HGK, 07.03.2012
gün ve 2011/2-775, 2012/116 sayılıkarar.).


Nüfus kayıt düzeltmesi davalarına gelince:
Kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi,
"nüfus kayıtlarının düzeltilmesi" davalarının konusunu oluşturur. (Ergun Özsunay, Gerçek Kişilerin Hukuki
Durumu, İstanbul 1982, s:243). "Kayıt düzeltilmesi", ailekütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının
"düzeltilmesi" veya"değiştirilmesi" dir (Nüfus Yönetmeliği m.143).


5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 35. maddesine göre, kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça
nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler
konulamaz. Ancak, olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddi hatalar, nüfus müdürlüğünce
dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir.


Aynı Kanunun Aile kütüklerinde bulunması gereken kişisel bilgilerin düzenlendiği 7. maddesinde, her
mahalle veya köy için ayrı aile kütüğü tutulacağı ve bu aile kütüklerinde; Türkiye Cumhuriyeti kimlik
numarası, kayıtlı bulunduğu il, ilçe, köy veya mahalle adı ile cilt, aile ve birey sıra numarası, kişinin adı ve
soyadı, cinsiyeti, baba ve ana adı ile soyadları, evli kadınların önceki soyadları, doğum yeri ile gün, ay ve
yıl olarak doğum tarihi vekütüğekayıt tarihi, evlenme, boşanma, soybağının kurulması veya reddi, ölüm,
vatandaşlığın kazanılması veya kaybedilmesi gibi kişisel durumda meydana gelen değişiklik veya yetkili
makamlarcayapılan düzeltmeler, dini, medeni hali, yerleşim yeriadresi, fotoğrafı bulunacağı belirtilmiştir.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 38. maddesinde ise; yukarıda 7 nci maddede sayılan aile
kütüklerine tescil edilmesi gereken bilgilerden; dayanak belgesinde bulunduğu halde nüfus kütüklerine
hatalı veya eksik olarak tescil edilen ya da hiç yazılmayan bilgiler veya mükerrer kayıtların maddi hata
kapsamında değerlendirileceği, bu tür maddi hataların ise Genel Müdürlükçe ya da nüfus müdürlükleri
tarafından düzeltileceği veyatamamlanacağı düzenlenmiştir (NHKUİ Yön.m. 79.).


Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin(NHKUİ) 80. maddesinin (ç) bendine
göre; doğum veya ölüm raporuna göre düzenlenmiş olmak kaydıyla, yurt içinde doğum veya ölüm
tutanaklarının düzenlenmesinde maddi bir hata olması ve doğum ya da ölüm raporunun aslının ibraz
edilmesi halinde; yapılacak değerlendirme sonucunda adı, soyadı, ana ve baba adı, cinsiyet, doğum yeri,
doğum tarihi, evlenmetarihi ve ölüm tarihinde gerekli düzeltmeişlemiyapılacaktır.


Dayanak belgelerindeki bilgilerin aile kütüklerine işlenmesi sırasında yapılmış bir maddi hata söz konusu
değil ise aile kütüğünün herhangi bir kaydında düzeltme veya değişiklik ancak mahkeme kararı ile yapılabilecektir.


5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 35. maddesinde"kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus
kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez..." ibaresi yer aldığından, her hangi bir sınırlama olmaksızın nüfus
kütüğünde mevcut herkaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur.


Önemle vurgulanmalıdır ki; zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının
düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta başvurulabilir (YHGK, 11.2.1998 gün ve 2-87/77 sayılı). Şu
durumda; zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın açılabilen nüfus kaydının düzeltilmesine
ilişkin davada resmi kayıt ve belgelere başvurulabileceği gibi tanık da dinlenebilecektir (Özsunay, a.g.e., s.
244; Bilge Öztan, Şahsın Hukuku Hakiki Şahıslar, Ankara 1997, s. 210). Ancak, Nüfus Kanununun 47 nci
maddesince yapılan tanımlamalara göre kişisel durumlarda ortaya çıkan "değişiklikler" için mahkeme
kararına gerek bulunmamaktadır (T.K.M m.40, Nüfus Kanunu m.48). Buna karşılık, nüfus kütüklerindeki
"doğru olmayan kayıtların" düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur (T.K.M m.38, Nüfus
Kanunu m.11).


İşte bu noktalarda, nüfus kütüğünde yer alan "doğru olmayan kayıtlar", ilgilileri veya Cumhuriyet savcısı
tarafından açılacak olan " kayıt düzeltme davası" ile gerçek durumuna uygun hale getirilebilir ki, bu dava
uygulamada"nüfus kaydının düzeltilmesi davası" olarakadlandırılmaktadır.


Nüfus Kanununun 46. maddesinde "yaş, ad, soyadı ve diğer kayıt düzeltme davaları..." ibaresi yer
aldığından, her hangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin
istenebileceği kuşkusuzdur.


Yukarı açıklanan hususlar dikkate alındığında soybağı davaları ile nüfus düzeltim davaları arasında
davanın tarafları dava açması süresi ve ispat kuralları bakımından ciddi ayrımlar bulunduğu açıktır.


Somut olaya gelince;
Davacı vekili, 1971 doğumlu müvekkilinin amcası Osman Ökten veeşi Havva Ökten'den dünyaya gelmiş
gibi kaydının yapıldığını, asıl ana-babasının Rıfkı Ökten ile Hatice Ökten olduğunu, kendi öz babası ve
annesinin kaydına dönmek istediğini, bu duruma amcası Osman ve Havva Ökten ile öz babası Rıfkı ve
annesi Hatice Ökten ve kardeşlerinin de razı olduğunu, iddia ederek amcasının hanesinde yazılan
müvekkilinin tahkikat sonucunda kaydının tashih edilerek öz babası ve annesi hanesine geçirilmesini,
amcası Osman veeşi Havvaadına olan kaydın silinmesini" talep ve davaetmiştir.


Hemen belirtmek gerekir ki, anne yönünden soybağı doğumla kendiliğinden kurulduğundan, anne ile
çocuk arasında soybağı davalarından söz edilemez. Dolayısıyla soybağı kurulması için hükme gerek
bulunmamaktadır. Ancak, anne yönünden doğuran kadının kim olduğunun tespitine ilişkin dava
gündeme gelebilir. Bu nedenle herhangi bir sebepleçocuğun kendisini doğuran kadının dışında bir başka
kadının nüfus kütüğüne yazılmış olması, çocuk ile kadın arasında soybağı kurulduğu anlamına
gelmeyecektir. Ancak, söz konusu yanlış kaydın düzeltilmesi, soybağı davaları ile değil açılacak kayıt
düzeltme davası sonucunda gerçekleşecek (MK m. 39)ve bu dava her türlü delil ile ispat edilebilecektir.
Eldeki davada, ana ile soybağının kurulması, bir diğer deyişle doğuran kadının tespit edilmesi halinde,
çocuk ve doğuran kadın arasında soybağı doğrudan kurulacağına göre, davacı Hatice'yi doğuran ananın
öncelikle belirlenmesi gereklidir.


Gerçek annenin tespit edilmesi sonrasında ise babalık karinesine dayalı olarak babanın belirlenmesi
mümkündür. TMK hükümlerine göresoybağının reddi davasıancak babalık karinesi kapsamında yer alan,
dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını ifade eden bir
davadır. Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen

çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir duruma çocuk ile koca
arasında soybağının bulunmadığını tespitine yönelik olarak açılacak dava, soybağını reddi davası değil,
yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır. Örneğin kocanın karısı dışında bir
başka kadın tarafından doğrulan çocuğu, karısından doğmuş gibi nüfus kütüğüne kaydettirmesi ya da
evliliğin sona ermesinden üçyüz gün geçtikten sonra doğan çocuğun üçyüz günlük süre içinde doğmuş
gibi nüfusa kaydettirilmesi hallerinde durum böyledir.


Annenin gerçek anne olan Hatice Ökten olduğunun belirlenmesi halinde, babalık karinesi çerçevesinde
davacı Hatice Topal nüfus kaydına göre evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden itibaren
üçyüz gün içinde doğmuş ise bu durumda anne olarak Hatice Ökten belirlendiği anda, baba olarak da
Rıfkı Ökten'in belirlenmesi yasa gereği olacaktır. O halde yasa gereği baba belirlidir ve babanın da Rıfkı
Ökten olduğunun kabuledilmesi zorunludur. Bu ise nüfusu kaydının düzeltilmesi davası ile mümkündür.
Ayrıca, Osman ve Havva Ökten kendi çocukları olmadığını bildikleri halde davacı Hatice Topal'ı yanlış ve
yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak kendi hanelerine kayıt ettirdikleri de iddia edilmektedir. Bu
türden yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak yapılan kayıtların düzeltilmesinin nüfus
kaydının düzeltilmesi davası olduğu ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu açıktır.


Görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; davanın soybağını ilgilendirdiği, bu nedenle de görevli
mahkemenin aile mahkemesi olduğu, nitekim Hukuk Genel Kurulu'nun 07.03.2012 gün ve 2011/2-775 ve
2012/116 sayılı kararında da, bu nitelikteki davaların aile mahkemesinde görüleceğinin kabul edildiğini,
belirtilen gerekçelerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini ileri sürmüş iseler de, bu görüş kurul
çoğunluğunca yukarıda belirtilen nedenlerle kabul görmemiştir.


Bu nedenle, davacı tarafından açılan davanın nüfus kayıt düzeltim davası olarak kabul edilmesi ve işin
esası hakkında inceleme yapılması gerekirken önceki karar da direnilmesi doğru görülmemiş, direnme
kararının daire kararında belirtilen gerekçeleri ile bozulması gerekmiştir.


SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnmekararının yukarıda gösterilen nedenlerden
dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici
madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. Maddesi
gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun
440/III-3 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 13.11.2013 gününde yapılan ikinci
görüşmede oyçokluğu ilekarar verildi..